çok yüksek şeyleri hedeflemek
Verb
biriyle (telefonla) temas kurmak
Verb
(telefonla) ilişki kurmak
Verb
(radar) hedefe kilitlenmek, hedefi yakalayıp otomatik olarak izlemek.
birşeyi birşeye eklemek
Verb
tanıklık etmeye çağrılmak
Verb
birine bir görev için gönderilmek
Verb
birini arzuladığını açıkça belli etmek
Verb
birini cinsel olarak cazip bulduğunu açıkça belli etmek
Verb
birşey konusuna gelmek
Verb
bir şeye kendini vermek
Verb
biriyle bağlantı kurmak
Verb
(telefon) kendini birine bağlatmak
Verb
sonunda birinin çevirdiği dolabı sezmek
Verb
yüksek eğitime devam etmek
Verb
(US) bir şeyi sonunda elde etmek
Verb
daha iyi bir konuma geçmek
Verb
daha iyi bir yere geçmek
Verb
doğrudan caddeye açılmak
Verb
yeni bir konuya geçmek
Verb
borsada muamele yapma izni
iş yolculuğuna çıkmak
Verb
serbest piyasada satmak
Verb
birine yemin ettirmek
Verb
geçinilmesi kolay olmak
Verb
duruşmada ehliyetsiz bulunmuş olmak
Verb
iş için A'ya yolculuk etmek
Verb
... olma yolunda ilerlemek
Verb
başarıya giden doğru yolda olmak
Verb
başarı yolunda olmak
Verb
birini nüfuzu ile etkilemek
Verb
bir şeye dikkat etmek
Verb
birini etkilemek için baskı yapmak
Verb
birinden bir şey yapmasını talep etmek
Verb
birine ödemede bulunmasını talep etmek
Verb
sermaye trafiği kanunsuz işlemler yapmakta devam etmek
Verb
geçinecek kadar kazanmak
Verb
bir hesaptan para yatırıp çekmesi için birine yetki vermek
Verb
(yüzü/cephesi) dönük olmak, -e bakmak.
The house faces on the street.
kalabalığı ilerletmek
Verb
Ingiltere'ye izinle dönmek
Verb
deniz kenarına bir gezintiye gitmek
Verb
kendini tamamen bir şeye hasretmek
Verb
bir şey üzerinde ayrıntılı haber vermek
Verb
bir şeyi kayıtsız şartsız yapmak
Verb
üzerinde çalışılacak yeterli verileri olmak
Verb
geçinecek kadar imkânları olmak
Verb
kabul ettireceği mazereti olmamak
Verb
Bilgi Edinme Hakkı Kanunu
Proper Name, Law
bir iş yapmaya devam etme izni
iş yapmaya devam etme izni
hattı kapamadan beklemek
Verb
eski mevkiinde olmamak
Verb
telefonla erişilemez olmak
Verb
her zaman rastlanır olmamak
Verb
yanında metelik bile bulunmamak
üzerinde hiç parası olmamak
Verb
her iki tarafa yapılacak ihbar
...'i fiyata yansıtmak
Verb, Accounting
birine vergi yüklemek
Verb
ücret zamlarını tüketiciye yansıtmak
Verb
bir hesaba para yatırıp çekme yetkisi
birini bir şey yapmaya ikna etmek
Verb
(US) işe tramvayla gitmek
Verb
birine dava ilmühaberi tebliğ etmek
Verb
bir şeye değer biçmek hizmetlerine yüksek değer biçmek
Verb
biriyle eşit düzeyde konuşmak
Verb
birine yemininıgeri aldırmak
Verb
yük ya da navlun rehin yoluyla para ödünç verme
tarifeye göre zamanında gelmek
Verb
(birini) bırakıp gitmek
Verb
(birini) yüzüstü bırakmak
Verb
(birini) ortada bırakmak
Verb
nakit üzerinden (hesap yapmak)
(borsada) ödeme aczinin açıklanması
borsa da ödeme aczinin açıklanması
alabora olmak, devrilmek, yan yatmak.
sıfırı tüketmek, (paraca) büyük sıkıntıda olmak.
I'm on my beam-ends : Sıfırı tükettim/büyük sıkıntı içindeyim.
kadroda bulunmak, kadroya dahil olmak.
gelgit olayında suların yükselmesi
yedek listede bulunmak
Verb, Military
gelişmekte olmak (ekonomi
sosyal yardım işinde çalışmak
Verb
(a) -e güvenmek/dayanmak, (b) -e muhtaç olmak, -suz yapamamak.
They are often reliant on government funds.
rezervlerinde açık olmak
Verb
kibirlenmek, böbürlenmek, başkalarına tepeden bakmak, kibirinden yanına yaklaşılamamak, “alçak dağları ben yarattım” demek.
taksitle mobilya satın almak
Verb
taksitle satın almak
Verb
(US) ihtiyat akçesi ile satın alma
emaneten gönderilen mallar
Noun
akın/baskın yapmak.
The officer sent a few of his men on a foray, they brought back several prisoners for questioning.
(satış temsilcisinin) iş yolculuğuna çıkması
(yarışta) … üzerine oynamak.
gülünç olmak, gülünç duruma düşmek.
parmağı tetikte olmak ; tetiği çekmek ; eli tetikte ; hazırcevap ; kafası çabuk işler .
aleyhinde delilleri/bildikleri olmak.
başkalarını küçük düşürmeye çalışanla alay etmek.
birisini bozmak, rezil etmek, elâleme kepaze etmek, gülünç düşürmek.
kârın/çıkarın nereden geleceğini bilmek.
(or
out of)
the other (wrong) side of one's mouth (or
face): güldüğüne pişman olmak,
başarı/sevinç beklerken hayal kırıklığına uğramak.
I'll make him laugh on the wrong side of his face/mouth: Ben ona gülmeyi gösteririm/onu güldüğüne pişman ederim.
önergeyi belirsiz ileri bir tarihe atmak
Verb
gemi yük ya da navlun rehini karşılığı para ödünç verme
bir konu üzerinde uzun süre durmak.
I let my eyes linger on the scene: Gözlerimi uzun süre manzaradan ayıramadım.
sosyal yardımla geçinmek
Verb
tasarrufla geçinmek tasarruf hacmi
haraç çı yemek (argo)
Verb
(bir işe) para yatırmak, yatırım yapmak.
(askerlik , US) üstüne ihbar etme
söndürmek, son vermek, engellemek, akamete uğratmak, mahvetmek.
It would certainly put the kibosh on any lingering hopes they might have had: Bu onların son ümitlerini de kesinlikle yok edecektir.
şüphe/itimatsızlık göstermek.
hemen teslim şartıyla teslim
valizini önceden göndermek
Verb
işçilerin içeri girerken imza atması
iskandil etmek (argo)
Verb
avantaj olduğu ortaya çıkmak
Verb