outside

  1. Noun dış taraf, dış yüzey/kısım.
  2. Noun dış görünüş.
  3. Noun sırf dışarıda olan nesne.
  4. Noun kapalı bir şeyin dışındaki alan.
  5. Adjective dış, haricî, dışarıda olan, dıştan gelen, yabancı.
    outside noises.
  6. Adjective çok uzak, (olasılığı) çok az/zayıf, hemen hemen imkâsız.
    an outside chance for recovery: iyileşme şansı çok zayıf.
  7. Adjective aşırı, fahiş, haddinden fazla.
    an outside estimate.
  8. Adjective, Sports saha dışı, hariç.
  9. Adverb dışarıya, dışarıda, sokağa vb.
    Take the dog outside.
  10. Adverb dıştan, haricen.
  11. Adverb öteye, ötede, ötesin(d)e.
  12. Adposition dışında, ötesinde, arkasında, kapsamı dışında.
    outside the park: parkın dışında.
    There was
    a noise outside the door: Dışarıda (kapı dışında) bir gürültü vardı.
    outside the law: yasanın kapsamı dışında.
  13. Adposition -den başka, … istisna edilirse, … müstesna.
bir kimsenin anlayamayacağı/kavrayamayacağı, akla sığmaz, akıl almaz/ermez, anlaşılması olanaksız.
menzili dışına çıkmak Verb
büro işinden başka uğraşı olmamak Verb
görev kapsamı dışında olmak Verb
kabuğundan dışarı çıkmamak
görevi dışında
resmi görevleri dışında
yetkisi dışında Adjective
yetki alanı dışında Adjective
en fazla, olsa olsa, azamî.
It will take me a week, at the outside: En fazla bir haftamı alır.
dışardan gelen etkilerin kontrolü altında olmak Verb
dışardan gelmek Verb
dışarı gelmek Verb
en çok on dolar etmek Verb
dışında kalmak Verb
dışarıdan
dışarının etkisiyle yönetilen hükümet
birini dış görünüşüyle yargılamak Verb
birini dış görünüşüyle yargılamak Verb
dışardaki adam
bir şirkette bankalara ve sermayedarlara karşı en etkin olan ortak
dış kaynaklardan bilgi edinmek Verb
en çok bir hafta kalmak Verb
dışarı çıkmak Verb
dışarı
dış etkinlikler Noun
normal işin dışında yapılan ticari faaliyetler Noun
dış temsilci
dış görünüş
stüdyo dışına yayın
dışarıdan yayın
(US) resmi bir borsa üyesi olmayan menkul kıymetler tüccarı veya aracı kuruluş
herhangi bir borsanın üyesi olmayan menkul kıymetler simsarı (broker
şehirlerarası telefon çağrısı
dış ülkelerdeki sermaye
yabancı sermaye
uzak olasılık
tahsildar
(AT) üçüncü ülkeler Noun
borsa üyesi olmadan borsada değerli kâğıt alıp satma ruhsatı olan simsar
(US) şirketçe istihdam edilmeyen
genelde yürütme görevi olmayan müdür
ekonomi danışmanı
ülke dışından sağlanan finansman
memleket dışından sağlanan finansman
dış finansman
yabancı sermaye
yabancı sermaye
yardıma gelen ek işgücü
dışı içine gelecek şekilde.
dış gelir
dış etkiler Noun
kendi dalının dışındaki konularla ilgilenme
kendi özel ilgi alanı dışındaki ilgi
dış yatırım
resmen kote edilmiş tahvilat
tek başına yaşayan
Dış Kenar Boşluğu Information Technology
dış pazar
serbest piyasa
dış ölçüler Noun
dış para
dış para (hükümet ya da bir dış ülke tarafından bir ekonomiye aktarılmış para
dış bağlantı
(telefon) harici hat
-den başka, … dışında, … hariç, yalnız, ancak, sırf.
No one came outside of me: Benden başkası gelmedi (yalnız ben geldim).
çitin dışında
meclis dışındaki birinin fikri
bir yabancının fikri
meclis dışındaki kimse
yabancı ülkelerdeki personel giderleri Noun
erişim şebekesi Noun
en yüksek fiyatlar Noun
dış tamirat
dış arıya yaptırılan araştırma giderleri Noun
dışarıya yaptırılan araştırma giderleri Noun
(US) resmen kote edilmemiş kıymetli kâğıtlar Noun
serbest piyasa menkul kıymetleri Noun
ülke dışı hizmet
serbest piyasa borsa simsarı
... kapsamı dışında Adverb
... kapsamı dışında Adverb
kanun dışı
(a) yetkisi/salâhiyeti dışında, (b) (toplum düzenine vb.) aykırı.
Murder is an act outside the pale
of society. (c) (nezakete/güvenliğe/insan haklarına vb.) aykırı.
uygarlığın dışında
... kapsamı dışında Adverb
firma dışı eğitim
iş yeri dışında eğitim
(borsa) serbest piyasa muameleleri Noun
işletmeye yabancı sendika
tarafsız tanık
dışarıda yapılan iş
eve gelip iş gören işçi
çalışma saatleri dışında
dış dünya
iflas masası dışında uzlaşma
birinin arkadaş çevresi dışında bulunmak Verb
birinin ilgi alanı dışında olmak Verb
pazarlık odası dışında olmak Verb
bir soruşturmanın konusu dışında kalmak Verb
bir kurulun görevi dışında kalmak Verb
birinin faaliyeti dışında kalmak Verb
birinin yetkisi dışında kalmak Verb
konu dışı konuşmak Verb
bankacılık dışına çıkmak Verb
emeklilik planı dışında kalan işçiler
emeklilik planı dışında kalan işçiler
fevkalade ve işletme ile ilgili olmayan masraflar
bilim alanının dışında olmak Verb
şirket dışından Adverb, Management
(banka bilançosu) yabancı para
çok iyi yiyip içmek Verb
firma dışındaki çevreler Noun
...'in içinde ve dışında Adverb
yurtiçinde ve yurtdışında Adverb
ihtilafın dışında kalmak Verb
birinin faaliyet alanı dışında kalmak Verb
dış kaynaklardan bilgi edinmek Verb
normal büro işi dışında iş edinmek Verb
meslek dışındakiler
serbest piyasa kuru
aile dışı hissedar
aile dışı hissedar
alışılmışın dışında hareket etmek Verb
alışılagelmişin dışında kararlar almak Verb
alışılmamış şekilde düşünmek Verb
iş mektubundan başka yerde pek kullanılmaz
Ulusal Sınırlar Dışındaki İstasyonlardan İletilen Yayınların Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi Noun, International Law