stick in

  1. Verb sokmak
hoşlanmamak, tahammül edememek, nefret etmek, tiksinmek, midesi(ni) bulan(dır)mak.
It stuck in my
craw: Ondan hoşlanmadım/tiksindim.
kızdırmak, sinirine dokunmak, canını sıkmak.
His fathers' praise of his brother stuck in Ali's craw:
Babasının kardeşini övmesi Alinin sinirine dokundu.
kursağında kalmak, gücüne gitmek, ağır gelmek, hazmedememek.
It stuck in my gizzard: Hazmedemedim/gücüme
gitti/bana ağır geldi.
dili varmamak, bir türlü söyleyememek, söylenmesi güç olmak, boğazında düğümlenip kalmak.
The words
of sympathy stuck in her throat: Nasıl başsağlığı dileyeceğini bilemiyordu.
aklından çıkmamak Verb
akılda kalmak Verb
unutulmamak Verb
söylemeye korkmak Verb
söylemeye dili varmamak Verb
kabullenememek Verb
ağırına gitmek Verb
boğazında düğümlenmek Verb
söyleyememek Verb
fotoğraf yapıştırmak Verb
eski kafalı kimse
(otomobil) çamura saplanmak Verb
zor/müşkül/sıkışık durumda, iki ateş arasında.
sıkıntıda
(başkasının işine) burnunu sokmak, (istenilmeden) işe karışmak, yersiz müdahalede bulunmak.
He always
puts his oar in my business.
ziftlenmek Verb
birinin dikkatini çekmek Verb
birine önemli gelmek Verb
kâğıtları bir çekmeceye tıkmak Verb
not defterine yazıvermek.