tie up

(a) sımsıkı bağlamak, (b) (paket vb.) iple bağlamak, (c) engel olmak, zorlaştırmak, engel/zorluk çıkarmak,
(d) durdurmak, faaliyetine son vermek, (e) (parayı vb.) bağlamak, verimsiz bir işe yatırdığı için başka işte kullanamamak, (f) gemiyi halatla karaya bağlamak, (g) işi başından aşmak, çok meşgul olmak.
I can't see you now, I'm all tied up.
My hands are tied up: Elimde değil/Elim kolum bağlı.

English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

tie up a parcel

paketi bağlamak Verb

tie up a telephone booth

telefon kabinini işgal etmek Verb

tie up advertising

kombine reklam

tie up shop

tek bir tedarikçi firmaya bağlı satış mağazası

general tie up of industry

tüm sanayi faaliyetlerini durdurma

tie it up

çalışmayı bırakmak Verb

tie oneself in/up in/into knots

şaşırıp kalmak, ne yapacağını bilememek, işin içinden sıyrılamamak.

tie-up

trafik sıkışıklığı

tie-up

kesinti, inkıta, grev, fırtına, doğal âfet vb. nedeniyle telefon hizmetlerinin, trafiğin vb. bir süre kesintiye uğraması. Noun

tie-up

(geçici olarak) dur(dur)ma, ara verme, sekteye uğrama. Noun

tie-up

bağlantı, bağlılık, irtibat, ilişki, münasebet.
his tie-up with the crime syndicate. Noun

tie-up

gemi bağlama rıhtımı. Noun

English-Turkish phrases from Zargan's own database

English-Turkish