1. Fiil kesmek.
    She cut the apple in two. This knife won't cut, it needs sharpening.
  2. Fiil kamçılamak, şiddetle vurmak.
  3. Fiil (duygularını) incitmek, rencide etmek, üzmek.
    His sarcastic remark really cut me: Onun müstehzi
    sözleri beni incitti.
    She was cut to the quick: Ziyadesiyle üzüldü/incindi.
  4. Fiil dilmek, dilimlemek.
    to cut a loaf (of bread) into slices.
  5. Fiil yontmak, yarmak, baltalamak, balta ile kesmek, testere ile kesmek/biçmek, kesip devirmek.
    to cut timber.
  6. Fiil (ekin/ot) biçmek, hasat etmek, (ot) doğramak.
    to cut the grain or hay.
  7. Fiil budamak, uçlarını kesmek/düzeltmek.
    to cut one's nails.
  8. Fiil katetmek, (yol, çizgi vb.) birbirini kesmek.
    one line cutting another at right angle. The point where
    Sixth Avenue cuts Tenth Street.
  9. Fiil kısaltmak, kısa kesmek.
    to cut a speech.
  10. Fiil yayını kesmek/durdurmak/sona erdirmek.
  11. Fiil
    cut down: indirmek, tenzil etmek, azaltmak.
    to cut prices. to cut down the TV sound.
  12. Fiil (içkiyi) sulandırmak, su katmak.
    to cut wine.
  13. Fiil (mücevher) traş etmek, (elbise) biçmek.
  14. Fiil kazmak, oymak, eşmek.
    to cut a trench. to cut a hole in something.
  15. Fiil (diş) çık(ar)mak.
    Our baby's just cutting her first teeth.
  16. Fiil
    cut out
    k.d. durdurmak, son vermek, bırakmak, vazgeçmek.
    Let's cut out the pretense. cut out that noise.
  17. Fiil sansür etmek, istenmeyen kısımları kesip çıkarmak.
    Censors cut movies.
  18. Fiil ilişkiyi/alâkayı kesmek, görüşmemek, selamı/sabahı kesmek, tanımamak, görmemezlikten gelmek.
    cut someone
    (dead): birini görmemezlikten gelmek.
  19. Fiil (okulu/dersi) asmak, devam etmemek, derse gitmemek.
    He cut the class to go to the movie.
  20. Fiil (iskambil) desteyi kesmek/bölmek, bir kart çekmek.
  21. Fiil, Spor topa vurup saptırmak veya fırıldatmak.
  22. Fiil (plâğa/teype) seçme parçaları kaydetmek/çekmek.
  23. Fiil (ses/müzik) kaydetmek.
  24. Fiil (motoru) durdurmak veya yavaşlatmak.
  25. Fiil kesilmek.
    Butter cuts easily. The water was cut for two hours yesterday while the road was being repaired.
  26. Fiil
    cut in/across/through: (kestirmeden) geçip gitmek/yürümek.
    to cut across an empty lot.
  27. Fiil (filmde, romanda) birdenbire bir vak'adan/sahneden öbürüne atlamak.
  28. Fiil sapmak, âni yön değiştirmek.
  29. Fiil (kırbaç vb. ile bir kimseye/hayvana) şiddetle vurmak.
  30. Sıfat kesilmiş, koparılmış.
    cut flowers.
  31. Sıfat, Botanik çatlak, yarık, çatlamış, yarılmış.
  32. Sıfat işlenmiş, hâkkedilmiş, yontulmuş.
    cut diamond.
  33. Sıfat (a) indirilmiş, tenzil edilmiş.
    cut price: ucuz, indirimli/tenzilatlı fiyat.
    cut-price food:
    ucuz gıda.
    a cut-price store: ucuzluk mağazası.
  34. Sıfat hadım/iğdiş (edilmiş).
  35. İsim kesme, kesiş.
  36. İsim dilim, parça.
    a cut of pie.
  37. İsim (kasaplıkta) kesilmiş et parçası.
    a cut of beef: sığır etinden kesilmiş bir parça (biftek, bonfile, kotlet vb.).
  38. İsim pay, hisse.
    His agent's cut is 10%.
  39. İsim (kereste) kesilmiş/biçilmiş miktar.
  40. İsim kesme sonucu hasıl olan şey: kesik, yara, kanal, geçit vb..
  41. İsim biçki, biçme, biçim.
    the cut of a dress.
  42. İsim çeşit, tür, tip, örnek.
    We need a man of his cut in this firm.
  43. İsim geçit, (kesilerek açılan) yol.
    a cut through the woods.
  44. İsim kesip çıkarma, oyma.
  45. İsim bir metinden çıkarılan parça.
  46. İsim (maaş) kesinti, (fiyat) indirim, tenzilat.
  47. İsim inciten söz/tavır.
  48. İsim, Matbaacılık klişe.
  49. İsim basılmış/basma resim.
  50. İsim tanımamazlıktan gelme.
  51. İsim (sınıfa) devamsızlık, devam etmeme, derse girmeme.
  52. İsim, Spor topa vurup saptırma.
  53. İsim (iskambil) deste kesme, kâğıt çekme.
  54. İsim bir sahneden birdenbire başkasına atlama.
bütün ümitleri yok etmek Fiil
televizyona çıkma sıklığını azaltmak Fiil
biriyle yazışmayı kesmek Fiil
gâvura kızıp oruç bozmak, öfke ile kalkıp zararla oturmak, keskin sirkenin zararı küpüne dokunmak, bindiği dalı kesmek.
öfke ile kalkıp zararla oturmak, başına dert açmak, gâvura kızıp oruç bozmak, keskin sirkenin zararı küpüne dokunmak.
ayağını yorganına göre uzatmak.
isteklerini geri bırakmak Fiil
masrafları kesmek Fiil
ortalıkta bir tehlike sezmek Fiil
tecrübe/hüner kazanmak, görgü/bilgi ve tecrübesini ilerletmek.
zararı azaltmak, zarardan kâr etmek.
acele uzaklaşmak için palamarı kesmek.
bindiği dalı kesmek, kendi kendine zarar vermek.
(koloni) anavatandan kopmak Fiil
bağımsızlığını ilan etmek Fiil
kârını düşük tutmak Fiil
sıvışmak Fiil
(bir şeyi) küçük yaşta/çok erken öğrenmek, tecrübe ile/yaparak öğrenmek.
He cut his eye teeth as a
carpenter: Marangozluğu küçük yaşta öğrendi.
kendi kendine zarar vermek Fiil
bindiği dalı kesmek Fiil
birinin boğazını kesmek Fiil
kendine yol açmak Fiil
olgunlaşmak Fiil
Saçmalamayı kes! Ünlem, Deyim
Zırvalamayı bırakır mısın! Ünlem, Deyim
Saçmalama! Ünlem, Deyim
Zırvalama! Ünlem, Deyim
Kes tıraşı! Ünlem, Deyim
Boş yapma! Ünlem, Deyim
(a) ayağını kaydırmak, plânlarını bozmak, (b) delillerini çürütmek.
saç kestirmek Fiil
işi kendisi için biçilmiş kaftan olmak Fiil
işi başından aşkın olmak Fiil
işi başından aşmak, işi çok zor olmak.
göğüs dekolteli Sıfat, Giyim ve Moda
çehre, yüz ifadesi, dış görünüş.
fason
yabancı ülkelerde yardım programında kesinti
yabancı ülkelere yardım programında kesinti
biçilmek Fiil
kesilmek Fiil
kesilme
büyük indirim
dal kesimi: çokdeğerli karmaşık bir işlevin, bir dalını tanımlamak için kullanılan ve tekil noktalardan oluşan eğri ya da doğru. İsim
parlak kesim: elmas vb.'nin ağırlığından en az feda edip en çok parıltı gösterecek şekilde kesilmesi
(en çok 58 yüzlüsüne raslanan taban tabana iki piramit şeklinde 18-104 yüzlü cisim).
alabros: fırçavari saç kesimi/traşı. İsim
bütçe kesintisi İsim, Ekonomi
bölüşmeli reasürans anlaşmasının feshedilmesi halinde
açık seçik
reasürörün cari rizikolar ve muallak hasarlarla ilgili sorumluluğunu da aynı zamanda sona erdiren hesap şekli
biçimli
kesin
temiz pak
bir işletmenin
vb masraflarını kısma
girişimin
alabros traş.
savunma bütçesindeki kesinti
zümrüt kesimi.
masraf kısma
masraflarda indirim
harç indirimi
(sinema filmi ya da televizyonda) baskıya ve dağıtıma hazır film
yiyecek maddeleri kısıntısı
epey sarhoş
single cut İsim
tek-kesim, kıymetli taşın üst ve altta sekizer yüz olacak şekilde kesilmesi. İsim
uzak durmak, dikkatli/tedbirli davranmak Fiil
satır kesme
çizgili oyma: çizgilerden veya siyah-beyaz alanlardan oluşan klişe. İsim
üretimde kısıtlama
maaş kesintisi
elektrik kesintisi İsim
elektrik kesilmesi İsim, Enerji ve Tabii Kaynaklar
fiyat indirme
fiyat indirmesi
üretim kısıntısı
maaş kesintisi
kestirme (yol, yöntem vb.).
shortcut methods.
tek-kesim, kıymetli taşın üst ve altta sekizer yüz olacak şekilde kesilmesi. İsim
harcama kısıntısı
depo tasfiyesi
gümrük vergisi indirimi
vergi kesintisi
vergi indirimi İsim, Vergi ve Gümrük
ücret kesintisi
film kesmek Fiil
aşmak, üstün olmak, ötesine geçmek, sınırını geçmek.
The new tax program cut across party lines.
serbest bırakmak.
...'in aleyhine olmak Fiil
...'in elini zayıflatmak Fiil
hararetli tartışma
kesip çıkarmak.
(a) (ucunu kesip) kısaltmak, yontmak, (b) kısıtlamak, kısmak, azaltmak.
Steel production has been
cut back in recent months. (c) durdurmak, tatil etmek, (d) geri dönmek, hızla dönüp geri gitmek.
işten çekilmek
kömür kırmak Fiil
(a) işin kolayına bakmak, kısa yolu/kolay yöntemi tercih etmek, kaçamak yolu ile bir işten sıyrılmak,
(b) tutumlu davranmak, gereksiz masrafları kısmak.
(a) kestirmeden gitmek.
I cut corners going home in a hurry. (b) tutumlu davranmak, masrafları
kısmak, tasarruf yoluna gitmek, (c) acele ve baştan savma yapmak.
masrafları kısmak Fiil
masraf kısmak Fiil
işlenmiş elmas
tıraş edilmiş elmas
(a)
cut down on ile ayni anlama gelir. azaltmak, kısmak, kısıtlamak.
Tom had to cut down expenses.
The doctor told him to cut down (on) smoking and drinking. (b) (elbiseyi) küçültmek/daraltmak.
She cut down her old coat to fit her daughter. (c) (ağaç vb.) devirmek, kesmek.
to cut down a tree with an axe. (d) (kılıç, süngü vb.) vurup öldürmek, (e) (hastalık) öldürmek, sakat/kötürüm etmek.
The prince was cut down by a rare disease when only 25. (f) fiyatı indirmek, daha ucuz fiyata razı etmek.
At first they wanted $99, but we cut them down to $60.
fiyatlarda indirim yapmak Fiil
odun kesmek Fiil
yaprak Bilgi Teknolojileri
billûr, kristal. İsim
(a) (araba) önüne geçmek, yolunu kesmek, iki taşıt arasına girmek.
A speeding car cut in and nearly
caused an accident. (b) söze karışmak, (birisinin) sözünü kesmek.
Don't cut in while I am talking, you can say what you want later. (c) danseden çiftin eşini elinden almak, (d)
elekt. devreye girmek/sokmak, çalıştırmak.
He threw the switch and cut in the motor: Şalteri kapayıp motoru çalıştırdı. (e)
k.d. dahil etmek, aralarına almak.
When Bill's friends got a big contract, they cut Bill in.
(a) azaltmak, küçültmek, -e indirgemek/irca etmek, (b) söze karışmak, (c) yarmak, bir parça kesmek.
temettüsünü indirmek Fiil
dersleri asmak Fiil
(a) (bağını/ipini vb.) kesmek/koparmak.
The thief hastily cut the boat loose from its anchor.
(b) (baskıdan vb.) kurtulmak, serbest kalmak.
The boy left home and cut loose from his parent's control. (c)
k.d. taşkınlık/sululuk yapmak.
(a) (bir durumdan/gruptan) ayrılmak, kurtulmak, serbest kalmak, ilişkiyi kesmek, (b) (tahakkümden/kontroldan
vb.) kaçmak, kurtulmak, sıyrılmak, yakayı sıyırmak, (c) işi ciddiye almak, sıkı davranmak.
After losing the first game, he really cut loose and won the second match easily. (d)
k.d. eğlenmek, cümbüş etmek, 5.
get loose: kurtulmak, serbest kalmak.
kâr haddini indirmek Fiil
mıh, çivi, döşemeci çivisi. İsim
(a) yolunu kesmek, önüne çıkmak, önlemek, (b) sözünü kesmek, (c) ânide durdurmak, faaliyetine son vermek,
(d) (mirasından) mahrum etmek, vasiyetnameden çıkarmak, (e) ayırmak, ilgisini kesmek.
After graduation she was cut off from her college friends.
to be cut off in the prime of life: genç yaşta ölmek.
karnını açmak Fiil
(a) (metinden) çıkarmak/silmek, (b) (hayvanı) sürüden ayırmak, (c) (trafikte) sıradan/şeritten ayrılmak,
sollamak, (d)
argo birdenbire ayrılmak/gitmek, (e) terketmek, bırakmak.
My doctor says I must cut out smoking. We cut out the party and went home. (f) kesip çıkarmak, oymak, biçmek.
He cut the advetisement out of the mewspaper. (g)
mec. yapmak, yaratmak, meydana/vücuda getirmek.
The rain and wind have cut out a dip walley. (h) son vermek, bırakmak.
Let's cut out the talking and get back to work. (i) (motor) birdenbire durmak.
Every time I got my car started the engine cut out after a few minutes. (j)
cut out (the) dead wood
k.d. islâhat yapmak, bir şeyin (özellikle kurumun) verimsiz/gereksiz kısımlarını ayıklamak, (k)
have one's work cut out for one
k.d. çok işi olmak, fazlasıyla meşgul olmak, işi başından aşmak.
I have my work cut out for me. (l)
to be cut out for a job: işine yakışmak, işinin ehli olmak, tam bu işin adamı olmak, … için biçilmiş kaftan olmak.
He is cut out for this job: Tam bu işin adamıdır/Bu iş onun için biçilmiş kaftandır.
It was clear very early that he was cut out to be an engineer: Daha küçük yaştan mühendis olacağı belli idi. (m)
cut someone out: bir işte birinin yerini almak.
ormanın satılabilecek bütün kerestelerini kesmek Fiil
indirimli fiyat
indirilmiş fiyat
indirimli fiyatla satılan
fiyat kırmak Fiil
fiyatlarda indirim yapmak Fiil
üretimde kesinti yapmak Fiil
üretimi kısmak Fiil
indirimli/tenzilatlı fiyat/ücret/tarife. İsim
vergileri indirmek Fiil
yaprak Bilgi Teknolojileri
kısa kesmek.
cut a long story short: uzun sözün kısası, hulâsa, elhasıl.
kısa kesmek (söz, yazı, vb.), birdenbire sona erdirmek.
The accident forced them to cut their holiday
short.
cut someone short: birinin sözünü birdenbire kesmek.
hız kesmek Fiil
vergilerde indirim yapmak Fiil
motoru ayarlamak Fiil
engelleri kaldırarak yol açmak Fiil
güçlüklerin üstesinden gelmek Fiil
kesik
alla breve
(sinema , TV) bir sahneden ötekine geçmek Fiil
kıyılmış tütün
piyasa fiyatından aşağı satmak Fiil
(a) doğramak, (parça parça) kesmek, dilimlere/parçalara ayırmak, parçalamak, (b)
k.d. muziplik/yaramazlık/haşarılık/edepsizlik
yapmak.
They got a scolding for cutting up in church. (c)
argo üzmek, ıstırap/elem/keder vermek, çok dokunmak/etkilemek.
be cut up: çok üzülmek/müteessir olmak.
She was really cut up when her husband left her. (d)
argo aleyhinde bulunmak, şiddetle tenkit etmek.
The writer's latest book was so cut up in the newspapers that few people bought it. (e) bozmak, hezimete uğratmak, mahvetmek.
zengin olmak Fiil
ücretlerde indirim yapmak Fiil
ücret kesintisi