at length

  1. (a) tamamen, tamamıyla, baştanbaşa, başından sonuna kadar.
    He told us his adventures at length.
    (b) nihayet, en sonunda.
    At length, after many delays, the meeting started. (c) ayrıntılı olarak, bütün ayrıntılarıyla/teferruatiyle, uzun uzadıya.
    treat a subject at length: bir konuyu bütün ayrıntılarıyla anlatmak.
    speak at (great) length: uzun uzadıya konuşmak.
birinin kafasını ütülemek Verb
bir şeyi uzun uzun müzakere etmek Verb
ayrıntılar üzerinde uzun uzun durmak Verb
bir konu üzerinde uzun boylu durmak Verb
uzak(ta), samimî/dostane değil.
(a) bütün ayrıntılarıyla/tafsilâtiyle, ayrıntılı olarak, mufassal bir şekilde, mufassalan. (b) boylu
boyunca.
He was lying at full length on the grass: Boylu boyunca çimen üzerine uzanmıştı.
fall all one's /full length on the ground: yere serilmek/yıkılmak, boylu boyuna (yere) düşmek/uzanmak.
epey uzun süre
her iki tarafın da bağımsız olduğu ve birbirlerine hâkim durumda olmadıkları bir alışverişte bulunmak Verb
biriyle araya mesafe koyarak iş yapmak Verb
bir işlemin tarafların birbirleriyle ilişkisi yokmuş gibi yürütülmesi
enine boyuna müzakere etmek Verb
bir konu üzerinde uzun uzun düşünmek Verb
yaklaşmamak, uzak durmak, senli benli/samimi olmamak, yüz vermemek.
keep someone at arm's length:
bir kimseden uzak durmak, samimî olmamak.
(a) uzak tutmak, yaklaştırmamak, (b) (bir kimseden) uzak durmak, samimî/içli dışlı olmamak, samimî olmasına müsaade etmemek.
samimileşmesine müsaade etmemek Verb
birini pek yaklaştırmamak Verb
bir konu üzerinde enine boyuna konuşmak Verb
konu üzerinde enine boyuna konuşmak Verb
bir konu üzerinde epey bir süre konuşmak Verb