(a) zorla/kırarak) eve girmek, kırmak, (maymuncuk vb. ile) kapıyı açıp eve girmek.
Someone broke in and stole all my money. (b) eğitmek, alıştırmak, öğretmek, yetiştirmek.
Two weeks in the new office should be enough to break you in. (c) ilk olarak giymek/kullanmak.
These shoes haven't been broken in: Bu pabuçlar hiç giyilmedi (henüz yepyeni). (d) söze karışmak, lâfını kesmek.
He broke in with some ideas of his own. (e) yeni bir makineyi) az yükle çalıştırmak.