her şeye rağmen, yine de.
For all that, it was a good year: Her şeye rağmen iyi bir yıl idi.
for all his talent: bütün meziyetlerine rağmen.
For all he may say: Ne söylerse söylesin.
For all I know: Bildiğim kadarı/tahminime göre/muhtemelen.
For all the world: Ne pahasına olursa olsun/dünyada.