devrim niteliğinde şey
Noun
devrim niteliğinde
Adjective
duruma hâkim olmak, başarıdan emin olmak.
(oyunda) başarısız, formunda değil, her zamanki başarısından düşük.
be off one's game: iyi oyun
çıkaramamak, formunda olmamak.
birinin ekmeğine yağ sürmek, keyfince hareket etmek, nabzına göre şerbet vermek.
I'll play his game for a while: Bir süre onun keyfince hareket edeceğim.
Don't play his game: Onun oyununa gelme/ona aldanma/ayağını denk al.
birinin işini/plânını bozmak.
eli taşın altında olmak
Verb, Idioms
bir işte menfaati olmak
Verb, Idioms
bir işin, girişimin sonucundan olumlu veya olumsuz etkilenecek olmak
Verb, Idioms
deplasman maçı
Noun, Sports
tavlama : kadının erkeği tuzağa düşürdükten sonra kocası veya akrabası olduğunu iddia eden adamın baskın
yapması ve hadiseyi örtbas etmek için para sızdırmaları.
her türlü alçakça harekete hazır olmak
Verb
reklam işlerinde çalışmak
Verb
Düşmanı kendi oyunuyla yenmek/birisini kazdığı kuyuya düşürmek.
büyük av, büyük av hayvanı.
A big game hunter in Africa.
Noun
iri balık: kılıç balığı vb.
Noun
bowl ile ayni anlama gelir. seçme takımlar arasında mevsim dışı oynanan futbol oyunu.
başabaş, beraberliğe yakın (oyun, yarış vb.).
Noun
dolandırıcılık, tavlama, kandırarak dolandırma. (Konuşma dilinde
con game denir).
Noun
Balık ve Av Hayvanları Dairesi
(a) avlanması sakıncasız hayvanlar, (b) meşru hedef, sözle hücum edilebilecek kimse.
A politician is a fair game for everyone: Politikacılar herkes için meşru hedeftir.
gözü daha yükseklerde olmak.
gözü çok yüksekte olmak
Verb
dostluk maçı
Noun, Sports
Hesapta bu da var (Bir işin hem iyi hem kötü tarafına razı olmalı).
birinin neler karıştırdığını bilmek
Verb
birinin oynadığı oyunu bilmek
Verb
kaybeden takımın hiç sayı yapamadığı tenis oyunu.
Noun
işletme yöneticilerinin yetiştirilmesinde hayali işletme olayları ile oynanan oyun
hayali işletme olayları ile oynanan oyun
oyunun ortası, özellikle satrançta ilk açılımı izleyen gelişme/ilerleme safhası.
Noun
budalalık, aptallık, budala işi.
Writing is a mug's game; I think I'll get a job in a shop.
Noun
el çabukluğu (ile para zarfını sahte şeylerle dolu zarfla değiştirme hilesi).
Noun
(a) mızıkçılık etmek, (b) dürüst davranmamak.
sayı piyangosu: gazetede çıkacak bazı istatistik, yarış sonucu vb.'yi önceden tahmine dayanan yasa dışı
piyango.
numbers, numbers pool, numbers racket, policy ile ayni anlama gelir.
Noun
oyunun kurallarına uymak
Verb
statik oyun
Noun, Competition Law
salon oyunu, kapalı yerde oynanan oyun.
tehlikeli bir oyun oynamak
Verb
yenilgiyle biteceği belli bir oyuna devam etmek
Verb
sonu başarısızlıkla sonuçlanacak bir oyunu oynamaya devam etmek
Verb
bir şeyi sağlam kazığa bağlamak
Verb
saman altından su yürütmek
Verb
birine niyeti olmaksızın yardımda bulunmak
Verb
kendi fikrini kabul ettirmek
Verb
(a) oyunu töresince/usulüne göre oynamak, (b) dürüst davranmak.
(Br) kişinin başkalarının üstünde kudretini artırmak için başvurduğu her türlü yol ve manevra
birinin plânlarını altüst etmek/akamete uğratmak.
tekrarlanan oyun
Noun, Competition Law
deplasman maçı
Noun, Sports
birinin oyununu çakmak
Verb
birinin oyununu çakmak
Verb
hileli kumar oyunu, hileli, iş, dolandırıcılık.
ufak av hayvanları (tavşan keklik, vb.).
Noun
statik oyun
Noun, Competition Law
asıl sorun, esas mesele, önemli olan husus.
In fishing, patience is the name of the game: Balıkçılıkta
önemli olan sabırdır.
berabere kalındığında sonuç için oynanan oyun
bambaşka bir olay
Noun, Idioms
çok farklı bir durum
Noun, Idioms
apayrı bir alem
Noun, Idioms
Bu oyunu başkaları da bilir.
daha elverişli bir zamanı kollama stratejisi.
bambaşka bir olay
Noun, Idioms
çok farklı bir durum
Noun, Idioms
apayrı bir alem
Noun, Idioms
politikada ya da diplomaside
durumu kurtarıcı bir yolun bulunmadığı ve bir tarafın kaybedeceği öteki tarafın kazanacağı karşı karşıya geliş
av kuşu, özellikle bıldırcın.
Noun
av sahasını kira ile veren
av sahasını kira ile tutan
av balığı:
Salmonidae familyasına mensup herhangi balık (alabalık, som balığı vb.).
Noun
avlanmasına yasal izin verilen balık.
Noun
mücadeleye/dövüşmeye/oyuna vb.) hazır, istekli, tehlikeyi göze almış.
to be game for something:
bir şeye hazır/istekli olmak.
He is game for anything: Her şeye cesaretle atılır/gözünü budaktan sakınmaz.
The explorer was game for any adventure.
av yasası.
game laws: av hukuku.
Noun
kumar, şans/baht oyunu.
Noun
kalkınma plânı: ekonomik bir amaca ulaşmak için dikkatle hazırlanmış plân.
Noun
av hayvanlarına ayrılmış koru
avı korumak için ayrılmış arazi
av avlamak için bir yeri kiralayan kiracı
av sahasını kira ile tutan
oyunlar kuramı: içinde çıkar çatışması bulunan durumlarda en iyi/kazançlı yolu seçmekte kullanılan uzbilim kuramı.
Noun
oyun teorisi
Noun, Competition Law
av polisi: kamu arazisinde avcılık yasalarını yürütmekle görevli memur.
Noun
biri için bir şeyin avlanması caiz olmak
Verb
gizli plânları açığa vurmak, sırrı ifşa etmek,
k.d. baklayı ağzından çıkarmak.
(a) birisiyle oyun oynamak, (b) birisine oyun oynamak.
bir satranç oyununa ne dersiniz
alay etmek, eğlenmek, matrak geçmek, alaya almak.
oyunu kurallarına göre oynamamak
Verb
bir oyunu kurallarına göre oynamamak
Verb
oyunu kurallarına göre oynamamak
oyunu kurallarına göre oynamak
Verb
oyunu kurallarına göre oynamak
Verb
oyunu kazanmak
Verb, Sports
rakibini yenmek
Verb, Sports
rakibini mağlup etmek
Verb, Sports
oyunun galibi olmak
Verb, Sports
maçı kazanmak
Verb, Sports
maçın galibi olmak
Verb, Sports
Zahmete değmez/Astarı yüzünden pahalı/Yapılan masrafa, harcanan emeğe değmez.
Hapı yuttuk! Yandık! Plan suya düştü!
argo Şapa oturduk! Çuvalladık!