hiç de daha az. 
 He doesn't seem any the less healthy in spite of all his drinking: Bu kadar içmesine 
 rağmen hiç de daha az sıhhatli görünmüyor.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yarım puan daha düşük olmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        biraz daha aşağı olmaz mı
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ne de, hele … hiç, … şöyle dursun. (olumsuz bir tümceyi izleyen tümceyi daha da olumsuz yapar). 
 He  can't speak Turkish, still less English: İngilizce şöyle dursun Türkçeyi bile konuşamaz (Türkçe konuşamaz, hele İngilizce hiç konuşamaz). 
 It was not a merely scientific interest, even less was it a political one: Sırf bilimsel bir ilgi olmadığı gibi, siyasî bir ilgi hiç değildi.
                        
                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        “-siz/-sız, -den yoksun”. 
 ör.: homeless, childless, careless, countless, pitiless, valueless.
                        
Suffix                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        daha düşük gelirle de idare etmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        daha düşük gelirle idare etmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ! Allah feyzini daim etsin/gölgeni üstünden eksiltmesin.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) az çok, bir dereceye kadar, nisbeten, şöyle böyle. 
 Most people are more or less selfish. (b) 
 aşağı yukarı, yaklaşık olarak, takriben. 
 The distance is ten kilometers, more or less.
                        
                        
                     
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ne de, hele … hiç, … şöyle dursun. (olumsuz bir tümceyi izleyen tümceyi daha da olumsuz yapar). 
 He  can't speak Turkish, still less English: İngilizce şöyle dursun Türkçeyi bile konuşamaz (Türkçe konuşamaz, hele İngilizce hiç konuşamaz). 
 It was not a merely scientific interest, even less was it a political one: Sırf bilimsel bir ilgi olmadığı gibi, siyasî bir ilgi hiç değildi.
                        
                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        -e rağmen, … olsa bile, yine de. 
 I can't swim; none the less I'll try to cross the river.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ne de, hele … hiç, … şöyle dursun. (olumsuz bir tümceyi izleyen tümceyi daha da olumsuz yapar). 
 He  can't speak Turkish, still less English: İngilizce şöyle dursun Türkçeyi bile konuşamaz (Türkçe konuşamaz, hele İngilizce hiç konuşamaz). 
 It was not a merely scientific interest, even less was it a political one: Sırf bilimsel bir ilgi olmadığı gibi, siyasî bir ilgi hiç değildi.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        çok daha az, ne kadar az olursa o kadar … . 
 I was all the less surprised: Çok daha az şaştım/hiç 
 şaşmadım. 
 The less said the better: Ne kadar az söylenirse o kadar iyidir.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ne kadar çok … ise o kadar az. 
 The more you talk the less you think: Ne kadar çok konuşursan o kadar az düşünürsün.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        gittikçe daha az. 
 He does less and less work: Gittikçe daha az iş yapıyor.  
We have less and  less to eat every day: Yiyeceğimiz gittikçe azalıyor.
                        
                        
                     
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        az gelişmiş bölgeler
                        
Noun                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        tahakkuk eden faiz çıktıktan sonra
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        lütfen biraz daha az gürültü yapın
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        -den daha az. 
 in less than no time: bir anda, göz açıp kapayıncaya kadar.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (demiryolu , US) parça eşya sevkıyatı
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ispat kolaylığı sağlamak
                        
Noun, Law                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yapmaya pek hevesli olmamak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ...'e çok daha isteksiz olmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        …den bir farkı olmamak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir aydan az bir süre içinde
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hakiki değerden eksiğine sigorta
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hakiki değerinden eksiğine sigorta
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) en az. 
 No less than 1000 people came. (b) (hayret ifadesi olarak) ta kendisi!  
Good Heavens!  It's the President himself, no less! Allah Allah, bu Cumhurbaşkanının ta kendisi!
                        
                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bizzat o (kimse/şey). 
 No less a person than the King: Bizzat Kral.  
London is no less expensive  than Paris: Pahalılıkta Londra Paristen aşağı kalmaz. 
 He writes with no less knowledge than clarity: Bilgili olduğu kadar da açık bir dille yazıyor.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        en az, -den az değil. 
 He earns not less than $3000 a month: Aylık kazancı en az üç bin dolardır.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        'den az olmamak koşuluyla
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) en az, …'den aşağı değil, ta kendisi. 
 He is nothing less than a thief: Hırsızın ta kendisidir/Hırsızın 
 biridir. 
 You should ask nothing less than $1000 for your car: Araban için bin dolardan az isteme. (b) … ile bir, aynen, tıpkı, âdetâ. 
 He resembled nothing less than a bandit: Tıpkı bir hayduda benziyordu
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        … ile aynı/bir. 
 It's nothing more or less than a murder to send him without a gun to catch the criminal: 
 Onu silahsız olarak katili yakalamaya göndermek cinayettir.
                        
                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        elektronik fon nakil sistemi
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        1970 yılları başındaki seviyenin üçte birinin daha aşağısında olmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        konuşmayı daha az tehlikeli konulara çevirmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        gözünde birinin itibarı azalmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        biri hakkında kötü düşünmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        biri gözünden düşmek
                        
Verb