(a) gevşemek, yumuşamak, sertliğini kaybetmek. There will be no let up in our endeavours: Gayretimizi
asla gevşetmeyeceğiz. (b) durmak, ara vermek. She worked all night without letting up: Bütün gece durup dinlenmeden çalıştı. What a talker she is, she never lets up: Çenesi durmadan işler/habire konuşur. Once he is started he never lets up: Bir başladı mı, durmak bilmez. to let up on a pursuit: takipten vazgeçmek.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition