(a) yaşamaya devam etmek, (b) … ile yaşamak/geçinmek/beslenmek.
to live on fruit/vegetables: meyve/sebze
ile beslenmek.
live on the rent from one's property: emlâkinin kirası ile geçinmek.
live on someone : birisinin sırtından geçinmek.
geçinecek kadar kazanmak
Verb
geçinecek kadar imkânları olmak
Verb
dalavere ile/kurnazlıkla para kazanmak, (ticarette) alavere dalavere yapmak.
bolluk içinde yaşamak
Verb
yılda 5 bin dolarla geçinmek
Verb
işlek cadde üzerinde oturmak
Verb
cadde üzerinde oturmak
Verb
har vurup harman savurarak yaşamak
Verb
emekli aylığı ile geçinmek
Verb
ufak bir maaşla geçinmek
Verb
küçük bir maaşla geçinmek
Verb
ölmüş olması gerekirken hâlâ yaşamak
Verb
ekmek ve su ile yaşamak
Verb
(Br) sosyal yardımla geçinmek
Verb
sermayesi ile yaşamak
Verb
geçim için gelirin tümünü harcamak
Verb
kendi yağıyla kavrulmak
Verb
kendi başına yaşamak
Verb
kendi servetinden geçinmek
Verb
akrabalarından geçinmek
Verb
itibarı sayesinde geçinmek
Verb
tasarruflarıyla geçinmek
Verb
karısının parasıyla yaşamak
Verb
açıkgözlükle geçimini sağlamak
Verb
kendi geliriyle geçinmek
Verb
birinin cebinden geçinmek
Verb
her şeyin iyisi ile geçinmek
Verb
birinci katta oturmak
Verb
toplumdışı bir hayat sürmek
Verb
sınıra yakın yerde yaşamak
Verb
ana paraya dokunmadan faiziyle geçinmek
Verb
sermayesinin getirdiği faiz ile yaşamak
Verb
istasyona birkaç saniye mesafede oturmak
Verb
hali vakti yerinde/refah içinde olmak, ferah fahur geçinmek, yeyip içip keyfine bakmak.
sosyal yardımla geçinmek
Verb
tasarrufla geçinmek tasarruf hacmi
haraç çı yemek (argo)
Verb