sözünü esirgememek, açıkça/dobra dobra konuşmak.
He does not mince matters/his words: Sözünü sakınmaz, dobra dobra konuşur.
He didn't mince matters with me: Yüzüme karşı/açıkça /çekinmeden söyledi.
Not to mince matters she just wasn't good: Açıkçası (sözün kısası) onda aranan liyakat yoktu.