işitmek.
to hear sounds/voices.
I have heard it said = I had heard tell that … : … söylendiğini işittim.
Verb
(ses) duymak, işitebilmek.
I can't hear you. He cannot hear well. Did you hear what he said? Ne dediğini duydun mu?
I've never heard such rubbish: Hiç böyle saçma şey duymamıştım.
make oneself heard: sesini duyurmak.
Verb
dinlemek, kulak vermek.
to hear news. to hear a recital/a person's explanation.
Verb
yargılamak, duruşmasını yapmak.
to hear a case.
Verb, Law
sorguya çekmek, ifadesini almak.
to hear the defendant.
Verb
itaat etmek, söyleneni yapmak, (söze/nasihate) kulak vermek, can kulağı ile dinlemek.
Verb
hear from: haber/mektup almak.
I heard from him last week. You will hear from me soon:
Yakında size haber yollarım.
Verb
bir davaya kapalı oturumda bakmak
Verb
(Br) kapalı celsede (oturumda) davaya bakmak
Verb
davaya kapalı oturumda bakmak
Verb
bir çocuğun dersini dinlemek
Verb
bir dilekçeyi kabul etmek
Verb
bir önergeyi tartışmak
Verb
birinin bütün söylediklerini dinlemek
Verb
bir dilekçeyi kabul etmek
Verb
dilekçeyi kabul etmek
Verb
(bir kimseden/şeyden) haber almak, haberi olmak, tanımak, duymak.
He wasn't heard of for a long time:
Uzun zaman ondan haber alınamadı.
“Who's he?” “I never heard of him.” “O kim?” “Bilmem, tanımıyorum.”
I've never heard of anyone doing a thing like that: Bir insanın böyle bir şey yaptığını ömrümde duymadım.
dinleyip hüküm vermek
Verb
(mahkeme kararı) gereği düşünmek
Verb
(Br) her iki tarafın savunmasını dinlemek
Verb
iki tarafın da avukatlarını dinlemek
Verb
derslere devam etmek
Verb
haberleri dolaylı olarak duymak
Verb
tasvip/muvafakat/kabul etmek, razı olmak, rıza göstermek. (Genellikle olumsuz hali kullanılır).
I won't hear of it: Bunu asla kabul etmem.
I will not hear of your going: Gitmene razı değilim.
He won't hear of alterations to his plan: Plânının değiştirilmesini kabul etmiyor.
vakadan haberi olmak
Verb
bir vakadan haberi olmak
Verb
sonuna kadar dinlemek.
Don't interrupt, just hear me out before you start talking: Sözümü kesme,
sonuna kadar dinle de sonra cevap ver.
biriyle olan teması kaybetmemek
Verb
başkalarından duyulup öne sürülen delil
birinin diyeceklerini sonuna kadar dinlemek
Verb
biri hakkında bir şey duymak
Verb
savaş dedikoduları duymak
Verb
söylendiğini (başkalarından) duymak/işitmek/haber almak.
I've often heard tell of the wonderful parties she gives, but I've never been invited.
temyiz talebini dinlemek
Verb
sonuçlarına katlanmak
Verb
aşırı derecede keskin zekâlı olmak
Verb
haberleri dolaylı olarak duymak
Verb
dolaylı olarak işitmek
Verb
aşırı gürültüden yakınma ifadesi
Noun
Başınız sağolsun.
Sentence, Idioms
Başın sağolsun.
Sentence, Idioms
kendini dinlemekten zevk almak
Verb
birine kendini acındırmak
Verb
işitmezliğe getirmek
Verb
işitmezlikten gelmek
Verb
davanın vicahen görülmesi